Son yayından bugüne dört ay geçmiş. Mart, nisan, mayıs,
haziran dört ay… İçinde pek çok olay,
durum, eylem, iş, konu, sorun… Vb. olan
dört ay. İnsanın değil dört ay, bazen gün içinde bile duygudan duyguya,
durumdan duruma geçen ruh hali olur. Bu sürede elbette zamanım el verdikçe
arılarımla ilgilendim.
13 Haziran 2014 öğrencilerin karne günü ve yaz tatilinin başlaması
27 Haziran 2014 tarihi itibariyle biz öğretmenlerin 2013-2014 iş yılı bitti ve iki aylık
yaz tatilimiz başladı. Arılara daha çok zaman ayırabileceğim.
ARICILIK İŞLERİ
Kışı çok az kayıpla atlattık. Bir sepet kovan, iki de
fenni kovan kışı çıkaramadı.
Mart ayı arılar için çok iyi geçti. Havalar ılık, çiçek
bol, polen bol. İhtiyacı olan arılara besin takviyesi yapılıyor. Sadece mart
ayının son günlerinde bir iki gün kırağı oldu. Bazı meyveler zarar gördü: asma,
kayısı, erkenci cevizler gibi.
Nisan, marta
göre daha serin ve yağışlı geçti. Nisan ayıyla birlikte fırsat buldukça bahar
bakımlarına başladık. Kat ihtiyacı olan arılara kat vermeye başladım. Arıların
gelişimi çok çok iyi. Sadece arıların durumu değil tarımın diğer kollarında da çiftçilerin
yüzü gülüyor. Özellikle buğday arpa gibi ürünler çok canlı görünüyor, diğer
yıllara göre daha verimli bir yıl olacağı belli oluyordu.
Nisan başı arıların maşallahı var
Kiraz çiçeği
Geçen yazdan 7 çerçeve kalan bir arı, nektar gelince başlamış petek örmeye
Nisan ayı yağmurlarıyla meşhurdur, gerçekten iyi
yağışlar oldu. Çiftçiler genellikle hava durumunu dikkate alarak ayçiçeği ve
mısır gibi endüstri bitkilerini nisanın ikinci yarısında ekerler. Tarlası tava
gelen ekeceğini ekti, ekemeyenlerin çoğu tarlası ekime hazır vaziyette bekledi.
Fırsatını bulan ekti. Ektiği ürünü iyi çıkmayanlar önceki ürünü bozarak yeniden
ekim yaptı. Daha dün ayçiçeği ve mısır ekenler vardı. Çünkü mayıs ayı ve haziran ayı o
kadar yağışlı geçti ki yerler kurumadı. Zaman zaman dolu yağdı. Fırtına çıktı.
Mayıs ve haziran ayındaki olumsuz hava koşullarından
çok kötü etkilendik. Bir de mayısın yirmisi sıralarında birkaç gün yağmur
yağmadı. Bu sürede Ayçiçek ve mısır ekimi yapıldı. Bu ürünler ekilirken
kullanılan tarım ilaçları arılarıma büyük darbe indirdi. Katliam tarihi 22 ve
23 mayıstır. Bu katliamdan hemen hemen
bütün kovanlar etkilendi ama 8-9 kovanın her birinin önünde bir oğul kadar
tarlacı arı telef oldu. Katil çiftçiler…
Erikler köyünden arıcı Cengiz
Karaçalılar çiçekte ama yağmurlardan arı fazla yararlanamadı.
Haziran ayı bu sene kötüydü. Yağmur yağmur yağmur… Zaten mayıs da suluydu. Arılar doğadan
yeterince faydalanamıyor. Kirazlar nasıl kızardı, nasıl karardı ve çatladı. Doğru
dürüst yemeden dalında çatladı, kurda kuşa yem oldu. Dutlardan da bir şey
anlamadık. Karaçalılar açarken 3-4 gün hava düzeldi. Bol polen girişi oldu,
petek kabartma başladı. Gene yağmurlu hava ki ne yağmurlar ne yağmurlar! Artık
toprak, sudan boğulacak hale geldi. Çukurlar su dolu, ortalık rutubet ve nemden
geçilmiyordu.
Sabahtan hava güneşliydi, öğleden sonra aniden bastıran yağmur, arabanın silecekleri yetiştiremiyor.
Arılıkta her birinden üçer beşer tane on kadar meyve
ağacı türü var. Bol yağışlı havadan çıkardığım derslerden birisi kiraz, vişne
ve badem gibi ağaçların çok sulu tarlalarda yaşayamayacağını görmem oldu.
Dibinde 4-5 gün su birikintisi olan ve etkilenmeyen meyve fidanı armut oldu. Yağan
dolu asmaları adeta budamış, yapraklar delik deşik olmuş ve yaralı dalları terk
etmek zorunda kalmışlar. Kalan yapraklar
da hastalanmış.
Birkaç kök salatalık ekmiştim, dolu vurmuş.
Kiraz fidanı bu kadar suya dayanamadı.
Fazla mum ve propolis kullanan bu arılar yağışlı ve nemli havalarda gelişme gösteremedi.
Arılara bakımda kontrolü kaybettim. Sonuç 10-15 kovanın
uçuş tahtasını kapattım. Ölen bu arılardan 5-6 tanesinin ortak bir özelliği
vardı. Örtü tahtasını kaldırdığım zaman çıtaların arasında birkaç delik
görürdüm, bu deliklerden çıkarak çıtaların üzerinde gezinirlerdi. Çıtaların
üstü bu deliklerin haricinde mum ve propolisle kapalı olurdu. Demek ki bu cins
arılar bol yağmurlu ve nemli havaların arıları değil. Ama bal verimleri fena
sayılmazdı.
Arılar aç kalmış, açıkta kalan yavrularda bozulmalar
var. Bazı kovanlar oğul vermiş. Çıkan oğul toz olmuş.
Oysa bu sene 22 Nisan akşamı biri telefon etti: “Senin
arılıktaki erikte bir oğul var.” 23
Nisan günü bayram töreninden sonra gittim, oğul yerinde duruyor. Kovanladık
gitti. Arılıkta dört sepet arım vardı. Onlardan mayıs başında on kadar oğul
çıktı. Beni bekleyenlere ödül olarak dayalı döşeli birer kovan verdim.
Gidenlerin hayırlı birinin eline geçmesini temenni ettim.
Neyse ki baştan olumlu olan ve sonra olumsuz durumlar
yaşayan arılarımıza bölgemizin ana bal kaynağı olan ayçiçekleri açmaya başladı.
Kademeli ekim olduğu için en az bir buçuk ay polen ve nektar kaynağımız olacak.
Okuyucu ve izleyicilere selam.